TARSUS
ARATOS’UN FELSEFESİNE SAHİP ÇIKIYOR
Uğur Pişmanlık
Mersin İmece Haber gazetesindeki köşesinde Abdullah
Ayan, 13 Kasım 2019 tarihinde “Aratos'u
mezarıyla yeniden keşfetmenin önemi…” başlıklı makalede, “Geçmişte tüm
ünlü kişilerin doğduğu yer referans yapılarak anıldığı gibi Aratos da doğduğu
yerle anılır” diyor.
Aratos
doğduğu yerle değil, geldiği yerle anıldığı için Solili olarak biliniyor.
Aratos, Soli’nin parlak bir döneminde Soli’ye gitmiştir.
Aratos da
Tarsus’tan Soli’ye gitmiş. Orada gerek felsefesi gerekse astronomi bilgisince
saygı görmüş ve sahiplenilmiştir.
Yirmili
yaşlarda, muhtemelen yirmili yaşların sonuna doğru Atina’ya gitti. Orada nereli
olduğunda Tarsuslu olduğunu ama Soli’den geldiğini söylemiş olmalıdır. Nereden
geldiğine bakılarak Solili olarak anıldı. Bu yüzden kimi kaynaklarda Solili ya
da Tarsuslu olduğunu yazar.
İlerleyen
satırlarda şöyle devam ediyor, “İlk öğrenimini Tarsus' ta tamamlar. 20
yaşlarında Atina' ya gider. Stoa felsefe mektebine katılır”.
İlk
eğitimini Tarsus’ta alan birinin çocukluk ve ilk gençlik yılları Tarsus’ta
geçmiş demektir ki, bu da onun Tarsus’ta doğduğunu gösterir.
Şimdi
herkesin yazısında Tarsus’a vurgu yapılıp, Aratos’u ilk eğitimini Tarsus’ta
aldığı, Tarsus’ta yaşadığı belirtiliyor. Sonra dönüp Soliliydi deniyor. Bu da
yetmezmiş gibi durumu sağlamlaştırmak için bir de mezarının Soli’de olduğu
iddia ediliyor.
Abdullah
Ayan yazısının devamında Aratos’un ölümüne değinerek şunları söylüyor, “Ölümüne
gelince… İşte burada farklı iddialar çıkıyordu ortaya… Örneğin son dönemdeki
Soli-Pompeipolis kazılarına kadar kesin olmamakla birlikte hayatının son
günlerinde Makedonya' ya döndüğü ve M.Ö. 245 yılında Pella kentinde öldüğü
yönündeydi”.
Aratos’un
ölüm tarihini de yanlış yazan Ayan, yazdıklarını desteklemek için Remzi
Yağcı’nın kazısına değinerek, “Oysa Remzi Yağcı başkanlığındaki ekibin
yıllardır sürdürdüğü Soli-Pompeipolis arkeolojik çalışmalarında elde ettiği
bulgular Aratos' un 'ölüme yatmak' üzere Ata topraklarına geri döndüğü ve
mezarının Soli harabeleri altında yer aldığı bilgilerini güçlendiriyor.”
diyor.
Prof. Dr.
Remzi Yağcı ise, “Soli’nin Ünlüleri-1” başlıklı yazısında, Aratos için “Daha
sonra Suriye’ye gitmiş ve orada Antiokhos’un sarayında Odysseia’nın yazımını
bitirmiştir. Sonunda yine Makedonya’ya dönmüş ve orada Antigonos’dan önce ölmüştür” demektedir.
Yani ortada
Aratos’un ölüme yatmak için Kilikya’ya döndüğüne dair elde hiçbir belge ya da
bulgu yok. Dahası mezarın Aratos’a ait olduğuna dair kanıt yokken, o mezar
nasıl oluyor da Aratos’a ait olduğu bilgisini güçlendiriyor.
Soyut olanı
soyutlukla açıklamaktır bu. Mezara yüklenen soyut bir anlam ve adlandırmanın
kanıtsız yorumundan başka bir şey değildir.
Abdullah
Ayan 17 Kasım 2019 tarihinde aynı gazetede “Aratos' un mezarı, Mersin' in önüne
gelen tarihi şans” başlıklı ikinci makalesinin girişinde şöyle yazıyor, “Bugün
Soli'de doğan ve Tarsus, Makedonya, Antakya, İskenderiye gibi yaşadığı döneme
damgasını vurmuş kentlerde yaşayan Aratos' un sonunda ölüme yatmak üzere
doğduğu topraklara döndüğü ve mezarının Pompeipolis harabelerinde yer aldığı
çok güçlü bir ihtimal”.
Bu satırda
yine Aratos’un Tarsus’ta yaşadığından söz ediliyor.
Abdullah
Ayan’a ve Prof. Dr. Remzi Yağcı hocaya göre de “güçlü bir ihtimal” evet sadece ihtimal.
Bir ihtimal daha var. O da bunun gerçek olmadığı ve başka bir amaçla
uydurulduğudur.
Bilimsel araştırmalar
yapan John Lamb, Aratos’un Tarsuslu olduğunu belirtir.
Kurtuluşunu
mezarlıkta arayan kent: Mersin
Ayan’a göre
Aratos’un mezarı meselesi, bu arkeolojik zenginlik üzerinden Mersin’e altın
fırsatlar yaratıyor. Ayan şöyle yazmış, “Mersin2i tüm dünya gündemine
oturtacak, arkeolojik zenginlik adına kaderini değiştirip, ilgi odağı haline
getirecek altın fırsatı yaratacak keşif…”
Altın bir
fırsat var ama Mersinli sanayiciler ve iş adamları kaz gelecek yerden tavuğu
esirgiyorlar. Ayan da bir liberal gibi düşünüp hem Aratos’un mezarını nasıl
paraya çeviririzin hem de bu fırsatı değerlendirmedikleri için sanayici ve iş
adamlarına sitem edip akıl verme peşinde.
Bunu da
şöyle yazmış, “Büyükşehir Belediyesinin başını çekeceği bir oluşum yıllardır
kentin kaymağını yiyip, çevresini kirletirken Mersin'e tek kuruşluk desteği çok
gören onca sanayi kuruluşu, şirket, holding. Hem dünya çapında tanıtımlarına
inanılmaz katkı yapacak bir keşfe sponsor olacaklar hem de Mersin'e olan
borçlarının bir kısmını böylesi kutsal sayılacak bir projeye katkı yaparak
ödeyecekler”.
Yani diyor
ki, iş adamları, sanayiciler pamuk eller cebe. Eğer para verip sponsor
olursanız, Aratos’un mezarı sizi daha da zengin edecek. Yazı devam ediyor ve
şöyle diyor, “Unutmayalım, ortaya çıkarılacak Aratos mezarı, sadece
arkeolojik anlamda değil, tarihe yolculuk adına da Mersin' e inanılmaz katkıda
bulunacak”. Ayan, “İnanılmaz katkı” derken aslında burada paradan söz
ediyor. Turizmden, yeni yatırımlardan ve zenginleşmeden. Yani tamamen duygusal.
Zaten yazının başlığındaki Aratos' un mezarı, Mersin' in önüne gelen tarihi
şans” da aslında bu akçeli işlere vurgudur.
Bu yaklaşımı
bir zamanlar Tarsus belediyesi ve iş dünyası da St. Paul Kilisesi’ni Vatikan’a
pazarlayıp satmaya çalıştıklarında göstermişlerdi. Hatta o zamanın yerel gazete
başlıkları şöyleydi, “Tarsus’a dolar yağacak”.
Bugün
Aratos’un mezarının Soli’de olduğunu iddia etme çabasında olanların önemli bir
bölümünün derdi de bu; Mersin’e dolar ve Euro yağacak.
Yani
anlayacağınız Mersin’in kurtuluşu Soli’deki mezar kalıntısının Aratos’a ait
olup olmadığına bağlı.
Mersin,
Aratos’un olmayan mezarına sahip çıkarken Tarsus ve bu kentte 17 yıldır
yayınlanan Aratos dergisi, Aratos’un felsefesine sahip çıkıyor.
Birileri
Aratos’un mezarını uğraşmaya devam etsin, Aratos, Tarsus’ta uzun zamandır çok
sayıda etkinlikle yoluna devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder