ESKŞEHİR'DE YAŞAMAK AYRICALIKTIR

ESKŞEHİR'DE YAŞAMAK AYRICALIKTIR

3 Mart 2014 Pazartesi

ESKİŞEHİR‘E PERMAKÜLTÜREL BAKIŞ


CEMAL KÜÇÜKBAŞ
‘’İnsanlığın ve yeryüzünün evriminde eşsiz bir noktada bulunuyoruz. İklim değişikliği, fosil yakıtların üretim zirvesi yapıp giderek tükenmesi, türlerin yokoluşu, suyun ve gıdanın kalitesinin ve erişiminin azalması gibi pek çok zorlukla karşı karşıyayız. Permakültür, insanları, hayvanları ve doğal hayatı eşzamanlı destekleyen, sağlıklı ve bereketli yaşam alanları yaratan çözümler üreten bir tasarım sistemidir. Pek çok kişi ne yapabileceğimiz konusunda ümitsizliğe kapılsa da, çoğu zaman sağduyulu çözümler gözümüzün önündedir. Permakültür bu çözümleri görünür kılan, hayatlarımızı, bahçelerimizi ve yaşam alanlarımızı, çözülmez gözüyle baktığımız sorunlara pratik çözümler üreten şekillerde tasarlayan bir yaklaşımdır.’’
‘’Permakültür, doğaya karşı değil, doğa ile birlikte hareket etmeyi; sürüncemede kalmış, hesapsız kitapsız eylemlerde değil, uzun süreli ve akılcı gözlemlerde bulunmaya; tek bir getiriye odaklanmadan, sistemleri tüm işlevleriyle birlikte ele almaya ve de sistemlerin kendi kendine evrilmesine olanak tanımaya dayalı bir felsefeyi benimser."
Yaşadığımız çevreye Permakültürel  bir bakış ile yeniden yorumladığımızda  birçok problemi birarada nasıl çözdüğümüzün farkına varıp, bütünsel  bir  huzur hissedebiliriz.
Dilerseniz gözlerimizi kapayıp kenti  Permakültürel bir  bakış ile dizayn etmeyi   hayal edelim.
Bütün parklardaki çimen ve yeşilin yerine vişne,elma,armut...vs. ağaçlarla  doldurulduğunu, çiçeklerle süslendiğini ,yemişin  ve çiçeğin kokusu ile börtü böçeklerin yaşam alanlarına dönüştüğünü,hasat zamanı çocukların sepetlerle parklara koştuğunu,çimen yerine maydonoz,roka ,nane yetiştirildiğini,kent parklarının ,kent Bostanına dönüştürüldüğünü bir düşünün...neler değişir sizce..
Doğa ile barışmanın  ,canlılarla dost olmanın, onların farkına varmanın içimizde yarattığı dinginliği bir an düşünün...elmayı sadece  manav  tezgahında  görmüş ,ağacını dokunamamış  çocuklarımızın, resim defterin çizdiği elma ağacı ne anlam ifade eder...
Vişnelik mahallesinde kaç vişne ağacı var sizce?...neden oralarda vişne ağacı temalı parklar yapılmaz.
Bademlikte badem ağaçları şimdi nerede ,oradaki parklar niçin badem ağaçları ile donatılmaz.
Porsuk kenarına Palmiye ağaçları yerine neden Porsuk ağacı dikilmez..
‘’Adam eksen adam biter’’ denilen eskişehir ovasında neden bir tane kamuya ait kent bostanı yok...
Ziraat Fakültesinin olduğu bir kentte halka acık neden bir tek  tarım arazisi yok?..
Anılarınızı biraz geri sarın; bu kentin insanları Şarhüyük,fevziçakmak,esente gibi mahallelerdeki salatalık bahcelerine koşar elinde tuzluk dalıdan kopardığı  salatalık  ve acuru  yiyerek ,kurulmuş hasır gölgeliklerde  zaman gecirirdi.
Nasıl  doğaya bu kadar kısa zamanda nasıl  yabancılaştırıldık.
Kim bizim elimizdeki yemişleri, cep telefonları ile değiştirdi.
 Şu günlerde yıkılan stadın yerine ne yapılsın diye soruluyor,hep bir ağızdan’’KENT BOSTANI’’ Yapılsın diye haykırsak  ve  ‘’BU DAHA BAŞLANGIÇ !‘olsa....

Hiç yorum yok: