‘’İnsanlığın ve
yeryüzünün evriminde eşsiz bir noktada bulunuyoruz. İklim değişikliği, fosil
yakıtların üretim zirvesi yapıp giderek tükenmesi,
türlerin yokoluşu, suyun ve gıdanın kalitesinin ve erişiminin azalması gibi pek
çok zorlukla karşı karşıyayız. Permakültür, insanları, hayvanları ve doğal
hayatı eşzamanlı destekleyen, sağlıklı ve bereketli yaşam alanları yaratan
çözümler üreten bir tasarım sistemidir. Pek çok kişi ne yapabileceğimiz
konusunda ümitsizliğe kapılsa da, çoğu zaman sağduyulu çözümler gözümüzün
önündedir. Permakültür bu çözümleri görünür kılan, hayatlarımızı, bahçelerimizi
ve yaşam alanlarımızı, çözülmez gözüyle baktığımız sorunlara pratik çözümler
üreten şekillerde tasarlayan bir yaklaşımdır.’’
‘’Permakültür, doğaya karşı
değil, doğa ile birlikte hareket etmeyi; sürüncemede kalmış, hesapsız kitapsız
eylemlerde değil, uzun süreli ve akılcı gözlemlerde bulunmaya; tek bir getiriye
odaklanmadan, sistemleri tüm işlevleriyle birlikte ele almaya ve de sistemlerin
kendi kendine evrilmesine olanak tanımaya dayalı bir felsefeyi benimser."
Yaşadığımız çevreye
Permakültürel bir bakış ile yeniden
yorumladığımızda birçok problemi
birarada nasıl çözdüğümüzün farkına varıp, bütünsel bir
huzur hissedebiliriz.
Dilerseniz gözlerimizi kapayıp
kenti Permakültürel bir bakış ile dizayn etmeyi hayal edelim.
Bütün parklardaki çimen ve
yeşilin yerine vişne,elma,armut...vs. ağaçlarla
doldurulduğunu, çiçeklerle süslendiğini ,yemişin ve çiçeğin kokusu ile börtü böçeklerin yaşam
alanlarına dönüştüğünü,hasat zamanı çocukların sepetlerle parklara
koştuğunu,çimen yerine maydonoz,roka ,nane yetiştirildiğini,kent parklarının ,kent
Bostanına dönüştürüldüğünü bir düşünün...neler değişir sizce..
Doğa ile barışmanın ,canlılarla dost olmanın, onların farkına
varmanın içimizde yarattığı dinginliği bir an düşünün...elmayı sadece manav
tezgahında görmüş ,ağacını dokunamamış
çocuklarımızın, resim defterin çizdiği
elma ağacı ne anlam ifade eder...
Vişnelik mahallesinde kaç vişne
ağacı var sizce?...neden oralarda vişne ağacı temalı parklar yapılmaz.
Bademlikte badem ağaçları şimdi
nerede ,oradaki parklar niçin badem ağaçları ile donatılmaz.
Porsuk kenarına Palmiye ağaçları
yerine neden Porsuk ağacı dikilmez..
‘’Adam eksen adam biter’’
denilen eskişehir ovasında neden bir tane kamuya ait kent bostanı yok...
Ziraat Fakültesinin olduğu bir
kentte halka acık neden bir tek tarım
arazisi yok?..
Anılarınızı biraz geri sarın; bu
kentin insanları Şarhüyük,fevziçakmak,esente gibi mahallelerdeki salatalık
bahcelerine koşar elinde tuzluk dalıdan kopardığı salatalık ve acuru yiyerek ,kurulmuş hasır gölgeliklerde zaman gecirirdi.
Nasıl doğaya bu kadar kısa zamanda nasıl yabancılaştırıldık.
Kim bizim elimizdeki yemişleri,
cep telefonları ile değiştirdi.
Şu günlerde yıkılan stadın
yerine ne yapılsın diye soruluyor,hep bir ağızdan’’KENT BOSTANI’’ Yapılsın diye
haykırsak ve ‘’BU DAHA BAŞLANGIÇ !‘olsa....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder