KENT VE
SANAT*
NECMİ SELAMET
Önce hangisi vardı? Şiir mi, söz mü, dans mı, müzik
mi, çizgi mi? Konunun hala zaman zaman tartışıldığını biliyoruz. Bazen ateşli
tartışmalar olur, zaman zaman da durulur... Şiir'e arka çıkmayı isterdim, taraf
tutuyor söylentilerine bile aldırış etmeden. Hem taraf olmak pek korkulacak bir
şey de değildir. Ancak bence önce insan vardı; kent de sanat da insanın
doğumuna, yaşamına ve ölümüne bir katkı olsun diyedirler. Kentleri de sanatları
da var eden insandır.
İlk iki soru
cümlesinin yanıtını biraz daha somutlaştıralım. Şiire arka çıkamadık; insanın
varoluşunu daha çok önemsemiş olmaktan. Şairler ise, çoğu zaman varoluş
nedenlerini şiir ile örtüştürürler. Şiir onlar için bu denli önemlidir.
Yalnızca şairler mi? Sanatını bilinci ile sürdüren sanatçıların hemen hepsi
aynı biçimde düşünürler. Sanat bir yaşam biçimidir. Bilim adamlarının da
sanatçılardan farkı yoktur.
Sıradan insan,
sanatçı ya da bilim adamı da olsanız, yaşam içinde vazgeçilmez iki şey vardır.
Birincisi varoluş ile başlayan estetik arayışı, ikincisi ise her anlam ve
alanda uyum(ritim). Bu iki arayış bilinç gerektirmez, her ikisi de yaşamın bir
zorunluluğudur. Yaşam anında irdelendiğinde, edimin arkasında ya estetik ya da
uyum çıkar. Estetik ve uyum ise; tüm sanatlarda mutlaka, öncelikle ve özenle
yer alan iki öğedir. Uyum kentlerde yaşayan insanlar için vazgeçilmezdir. Gün
içinde yollarımız kimlerle kesişmiyor ki? Aynı, düz anlamda her an kesişen
yollar gibi. Bu da uyumu şart kılar. Öyle ise, önce insan, sonra sanat...
Kentleşme toplu yaşamın bir gereğidir. Kent yaşamı karmaşıktır. Bu nedenle
yaşadığım kentin planlanmasını ve kent yaşamımı bir bilim adamına emanet etmeyi
tercih ederim. Kentleşirken, kent planlama konusuna yabancıyım, konu benim
harcım değil, ancak; kentleşirken sanatın arka planda bırakılmasına göz
yumamam. Bu nedenle Eskişehir bu konuda çok şanslı. Hem bir bilim adamı ve hem
de bir sanatçı tarafından yönetiliyor olmak, bizim için az bulunur bir şans...
Şans mı bu da tartışılır. Çünkü bu şansı kendimize, ayağımıza kadar getirmek ve
bu şansı kullanmak da bizim elimizde...
Ben
"Maviköşe" isimli köşemde yalnızca, yerel yönetimlerin Eskişehir'e
sanat konularında ne yaptıkları ve ne yapmadıkları ile ilgileniyorum. Bunu da
yıllardır, dikkatle izliyorum. Eskişehir Sanat Derneği kurucu üyesi olarak da
yapmam gerekenin bu olduğuna inanıyorum. Politik bir görüşüm de var tabii.. Bu
ayrı bir konu. Bu köşede konumuz sanat. "SANATSIZ KALAN BİR MİLLETİN HAYAT
DAMARLARINDAN BİRİ KOPMUŞ DEMEKTİR."
Atatürk'ün bu çok klasik ve eskitilmiş söylemi, önemini hiç
yitirmeyecek. Son beş yılda bu söze ne kadar önem verildiğine bir bakalım.
Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz BÜYÜKERŞEN gençliğinde tiyatroya
can verebilmek için kanını satmış, bunu sağır sultan bile duydu, biliyor. Tiyatroya
böylesine gönül vermiş bir bilim adamının belediye başkanı olur olmaz kente iki
salon kazandırmış olması beni hiç şaşırtmadı ki; bu salonlar yalnızca tiyatro
amacı için kullanılıyor. Tepebaşı sahnesi ve Turgut ÖZAKMAN sahnesi. Nerede ise
bedava girilen bu tiyatrolar için bir ay önceden bilet almak gerekiyor. Senfoni
orkestrasını hemen arkasından analım. Ücretsiz sinema günleri, Taşbaşı Kültür
Merkezinde. Muttalıp caddesi üzerinde yeni bir Kültür ve Sanat Merkezi inşaatı,
bitmek üzere. Bu merkezde üç sahne daha açılacak. Porsuk'un çehresi ve kentin
tarihi dokusuna yaraşır heykeller. Kirlenen Türk dili açısından çok önemli
olduğunu düşündüğüm, işyerlerine Türkçe isim zorunluluğu. Daha birçok sanatsal
etkinlik ve sanatsal etkinliğe destek. Kentin estetiğini unutmamak gerek.
Estram'ın tamamen bitmesinden sonra kent görünümü eminim ki imrenilecek bir
güzelliğe erişecek. Nehir gondollarının da çalışmaya başlaması kente bir bütün
olarak sanatsal bir eser havası verecek. Aynı yönde ikinci - üçüncü bir ulaşım
aracı olmasının önemi daha sonra anlaşılacaktır. İstanbul'da o karlı günlerde,
tıkanıklığın olduğu yerlerde alternatif ulaşım aracı söz konusu değildi.
Binlerce insan ölümden döndü. Konumuza dönelim, Büyükşehir Belediyesi Tepebaşı
Belediyesi ile her zaman uyum içinde çalıştı. Odunpazarı Belediyesi ise bu
konuda uyum sağlamadı. Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet ATAÇ da sanata her
zaman önem verdi. Yurt içinden ve yurt dışından çok sayıda sanatçının
katıldığı, bildiriler sunduğu, sevilen sanatçıların konserlerinin de içinde
olduğu Uluslar arası Eskişehir Pişmiş Toprak Sempozyumu. Bu sempozyumların
ilkinden başlayarak Eskişehir'de dört tane heykel parkı yaratıldı. Uğur MUMCU,
Nazım HİKMET anmaları, Köy Enstitüleri. İlköğretim öğrencilerine ücretsiz
olarak onikibinden fazla kitap dağıtıldı. 27-28-29 Mart 2003 de ilki olmak
üzere, 18-19-20 Aralık 2003 de ikincisi yapılan EDEBİYAT GÜNLERİ. Edebiyat
Günleri Eskişehir'de çok fazla ilgi gördü, katılımcı sayıları her zaman
beklenenin ve planlananın üzerinde oldu. Doğan Kitap ve Yayıncılık katkıları
ile birçok Edebiyatçı kentimize geldi. Söyleşiler, imza günleri düzenlendi.
Anımsıyorum Nazım Hikmet i anma gününde düzenlenen şiir yarışmasının birincilik
ödülünü Erdal ALOVA almıştı. Daha unutupta buraya yazamadıklarımda vardır, hiç
kuşkum yok. Ben kendi açımdan yoğun bir sanat temposu ile mutlu idim... Bu
sürsün isterim...
* Bu yazısı ailesinin izniyle Necmi Selamet arşivinden alınmıştır.
4 yorum:
Sevgili Necmi, değişen hiç bir şey yok, sen bizimlesin ve yazıların bize güç katıyor...
çok teşekkür ederim unutulmamak güzel...
gurur duydum....
gurur duydum
Yorum Gönder