Görsel: Tiziona Vecellio
(Kadın
ve erkeğin, birgün birbirlerini tümleyeceği umudu ve özlemiyle 8 Mart kutlu
olsun!)
Binlerce binlerce binlerce yıl önce…
Onlar, saf su gibi dupduru iken…
Onlar, hava kadar salt özgürlük, toprak kadar salt
bereket iken…
Binlerce binlerce binlerce yıl önce…
Kadın, salt gerçek kadın iken… Erkek, salt gerçek erkek
iken…
Mutlulukla mutsuzluğun adları konmamış iken… Onlar,
salt mutluluk ve mutsuzluluğun sarmaşıklığında, öylesine… Yani işte öylece…
Naif su damlacığı, zarif kum taneciği,
havanın görünmez bilinmez zerreciğinin de zerreciğiyken… Kadın salt İNSAN,
erkek salt İNSAN iken…
Kadın, “kadın” sözcüğünü, erkek, “erkek” sözcüğünü bilmez
iken…
Onlar, sarmaşıkça sarmaş dolaş yükselirken göğe, birdenbire,
kocaman, yemyeşil bir incir yaprağı düştü ellerine.
Göklerin görünmezliğinden, bilinmezliğinden bir buyruk
geldi sonra: ÖRT!...
Örtülecek yeri imledi görünmez bilinmez bir korku.
ÖRTTÜLER!...
Örttüler, hayata hayat katanı. Örttüler, yerden alıp
göğe çıkaranı. Örttüler ateşi, örttüler dinginliğin ve yorgunluğun doyumsuz güzelliğini.
Ah bilemediler, bilemediler, bilemediler… Ahhh!...
İncir yaprağının salt o kadarla yetinmeyeceğini
bilemediler.
Büyüdü, çoğaldı incir yaprağı. Ruhları örttü, aklı
örttü, bedenleri örttü.
En çok da kadına düşmandı incir yaprağı. Erkeğe daha
hoşgörülü davranıp müttefiki yaptı.
Güçsüz ve zavallı erkek, kandı incir yaprağına.
Diğer yarısıyla tamamlayacağına gücünü, rakip bildi,
karşısına aldı kendi yarısını.
Çok güçlü ve doğurgan olmasına karşın kadının her
hücresini soluksuz, savunmasız ve
yapayalnız bıraktılar elbirliğiyle.
Kadının gücünden, kendi güçsüzlüklerinden korktular.
Çok korktular…
O kırmızı elma, bir daha asla eşit bölüşülemedi. Eşitlikten
korktular. Çok korktular…
Eşitsizlik temelinde, birlikte yarattıkları servetleri,
rahatı yitirmekten korktular. Çok korktular… İkisi pek mutlu oluruz, sandılar.
Gün oldu ateşlere attılar kadını. Gün oldu kılıçlarla
kestiler, kamalar sapladılar, bıçaklarla doğradılar.
Gün oldu, kara kurşunlarla deliş deşik ettiler.
Gün geldi ne erkek hatırladı incir yaprağını ne de
kadın. Oysa tüm acıların kaynağından biri, tüm silahların kabzasını tutan
ellerden biriydi incir yaprağı ve müttefiki erkek. Unuttular…
Unuttular, birbirlerini nasıl tümlediklerini.
Unuttular…
Ve ikisinin muhteşem gücü, yok olup gitti böylece,
tükendi.
Geldik bugünlere…
Geldik, bir ucu doğuya, bir ucu batıya uzanan güzeller
güzeli coğrafyaya. Geldik talanların yağmaların ülkesine, ülkemize.
Vardık ülkemiz kadınının yanına. Bir de ne gördük?...
Duralım bakalım hele bir, neler gördük, neler…
…………………………………….
Mülkiyet-zenginlik-üleşim açısından dünyada kadınların
durumunu vurgulayıp ülkemizdeki vahamete gelelim.
Dünyadaki özel mülkiyetin yalnızca %1’ i
kadınların elinde.
Çocuk ve Anne ölüm oranları sıralamasındaTürkiye dünyada 189 ülke arasında 108. sırada.
Kadın erkek eşitliği sıralamasında 135 ülke
arasında Türkiye 126. sırada.
Dünya Ekonomik Forumu'nun (DEF) yayımladığı
2013 cinsiyet ayrımcılığı raporuna göre, Türkiye’ye dair bazı çarpıcı veriler
ise şöyle:
Kadınlar arasında işsizlik oranı %11 (erkeklerde 9)
Kadınlar arasında yarım gün çalışma oranı %24 (erkeklerde 9)
Tarım dışı istihdamda kadın işgücü oranı %23
Banka hesabı olan kadınların oranı %33 (erkeklerde 82)
İşletmelerde liderlik konumuna yükselebilen kadın oranı %4
Kadına yönelik şiddete gelince…
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu
ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ise Adalet Bakanlığı verilerilerine göre, 2002 yılından 2009 yılına kadar kadın
cinayetlerinin yüzde 1400 arttığını açıkladı.
Bianet.org’un kadına yönelik
şiddeti saptamak için tuttuğu çeteledeki
kadına yönelik cinayet rakamlarına bakalım şimdi de:
Erkekler
2013'te 214 Kadın Öldürdü
Erkekler 2012'de 165 Kadın Öldürdü
Taciz, tecavüz ve
bilinmezlik içindeki sayısız ensest
olayları hariç rakamlar böyle.
(Kadın
ve erkeğin, birgün birbirlerini tümleyeceği umudu ve özlemiyle 8 Mart kutlu
olsun!)
Binlerce binlerce binlerce yıl önce…
Onlar, saf su gibi dupduru iken…
Onlar, hava kadar salt özgürlük, toprak kadar salt
bereket iken…
Binlerce binlerce binlerce yıl önce…
Kadın, salt gerçek kadın iken… Erkek, salt gerçek erkek
iken…
Mutlulukla mutsuzluğun adları konmamış iken… Onlar,
salt mutluluk ve mutsuzluluğun sarmaşıklığında, öylesine… Yani işte öylece…
Naif su damlacığı, zarif kum taneciği,
havanın görünmez bilinmez zerreciğinin de zerreciğiyken… Kadın salt İNSAN,
erkek salt İNSAN iken…
Kadın, “kadın” sözcüğünü, erkek, “erkek” sözcüğünü bilmez
iken…
Onlar, sarmaşıkça sarmaş dolaş yükselirken göğe, birdenbire,
kocaman, yemyeşil bir incir yaprağı düştü ellerine.
Göklerin görünmezliğinden, bilinmezliğinden bir buyruk
geldi sonra: ÖRT!...
Örtülecek yeri imledi görünmez bilinmez bir korku.
ÖRTTÜLER!...
Örttüler, hayata hayat katanı. Örttüler, yerden alıp
göğe çıkaranı. Örttüler ateşi, örttüler dinginliğin ve yorgunluğun doyumsuz güzelliğini.
Ah bilemediler, bilemediler, bilemediler… Ahhh!...
İncir yaprağının salt o kadarla yetinmeyeceğini
bilemediler.
Büyüdü, çoğaldı incir yaprağı. Ruhları örttü, aklı
örttü, bedenleri örttü.
En çok da kadına düşmandı incir yaprağı. Erkeğe daha
hoşgörülü davranıp müttefiki yaptı.
Güçsüz ve zavallı erkek, kandı incir yaprağına.
Diğer yarısıyla tamamlayacağına gücünü, rakip bildi,
karşısına aldı kendi yarısını.
Çok güçlü ve doğurgan olmasına karşın kadının her
hücresini soluksuz, savunmasız ve
yapayalnız bıraktılar elbirliğiyle.
Kadının gücünden, kendi güçsüzlüklerinden korktular.
Çok korktular…
O kırmızı elma, bir daha asla eşit bölüşülemedi. Eşitlikten
korktular. Çok korktular…
Eşitsizlik temelinde, birlikte yarattıkları servetleri,
rahatı yitirmekten korktular. Çok korktular… İkisi pek mutlu oluruz, sandılar.
Gün oldu ateşlere attılar kadını. Gün oldu kılıçlarla
kestiler, kamalar sapladılar, bıçaklarla doğradılar.
Gün oldu, kara kurşunlarla deliş deşik ettiler.
Gün geldi ne erkek hatırladı incir yaprağını ne de
kadın. Oysa tüm acıların kaynağından biri, tüm silahların kabzasını tutan
ellerden biriydi incir yaprağı ve müttefiki erkek. Unuttular…
Unuttular, birbirlerini nasıl tümlediklerini.
Unuttular…
Ve ikisinin muhteşem gücü, yok olup gitti böylece,
tükendi.
Geldik bugünlere…
Geldik, bir ucu doğuya, bir ucu batıya uzanan güzeller
güzeli coğrafyaya. Geldik talanların yağmaların ülkesine, ülkemize.
Vardık ülkemiz kadınının yanına. Bir de ne gördük?...
Duralım bakalım hele bir, neler gördük, neler…
…………………………………….
Mülkiyet-zenginlik-üleşim açısından dünyada kadınların
durumunu vurgulayıp ülkemizdeki vahamete gelelim.
Dünyadaki özel mülkiyetin yalnızca %1’ i
kadınların elinde.
Çocuk ve Anne ölüm oranları sıralamasındaTürkiye dünyada 189 ülke arasında 108. sırada.
Kadın erkek eşitliği sıralamasında 135 ülke
arasında Türkiye 126. sırada.
Dünya Ekonomik Forumu'nun (DEF) yayımladığı
2013 cinsiyet ayrımcılığı raporuna göre, Türkiye’ye dair bazı çarpıcı veriler
ise şöyle:
Kadınlar arasında işsizlik oranı %11 (erkeklerde 9)
Kadınlar arasında yarım gün çalışma oranı %24 (erkeklerde 9)
Tarım dışı istihdamda kadın işgücü oranı %23
Banka hesabı olan kadınların oranı %33 (erkeklerde 82)
İşletmelerde liderlik konumuna yükselebilen kadın oranı %4
Kadına yönelik şiddete gelince…
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu
ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ise Adalet Bakanlığı verilerilerine göre, 2002 yılından 2009 yılına kadar kadın
cinayetlerinin yüzde 1400 arttığını açıkladı.
Bianet.org’un kadına yönelik
şiddeti saptamak için tuttuğu çeteledeki
kadına yönelik cinayet rakamlarına bakalım şimdi de:
Erkekler
2013'te 214 Kadın Öldürdü
Erkekler 2012'de 165 Kadın Öldürdü
Taciz, tecavüz ve
bilinmezlik içindeki sayısız ensest
olayları hariç rakamlar böyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder