ESKŞEHİR'DE YAŞAMAK AYRICALIKTIR

ESKŞEHİR'DE YAŞAMAK AYRICALIKTIR

2 Mart 2014 Pazar

FRİG UYGARLIĞI (M.Ö. 750-300)

İBRAHİM BİLEK

M.Ö. 8. yüzyılın ortalarında merkezi bir devlet kuran Friglerin kurucusunun Gordios olduğu sanılmaktadır. Asurluların Muşkili Mita dedikleri Gordios’un oğlu Midas  Frigya’nın en ünlü kralıdır ve  O’nun zamanında  Friglerin en güçlü oldukları bölge Eskişehir ve Afyon civarıydı. Küçük Frigya denilen bu bölgede bulunan Midas (Yazılıkaya) kentinin dini açıdan önemi büyüktü.
Friglerin çok tanrılı bir dinleri vardı. Frigya vadisi denilen vadide 1000( bin) tanrının doğduğuna inanılır. Frigya vadisine tanrılar vadisi de denilir. Güneş Tanrısı Sabazios ile Ay Tanrısı Men bunlardan en tanınmışlarıydı. Ancak Frigler denince akla ilk gelen tanrıça Kybele’dir. Kybele için en büyük tapınma yeri Pessinus’ta (Sivrihisar - Ballıhisar) idi. Burada tanrıçayı siyah meteorik bir taş temsil ediyordu. Frigler bu tanrıçayı o kadar benimsediler ki, tüm ülkelerini Agdistis Dindymene de dedikleri Kybele’nin mülkü saydılar. Kybele kutsal alanları genellikle kayalıklar üzerine yapılmıştı. Çünkü tanrıçanın buralarda yaşadığına inanılıyordu. M.Ö. 8.-6. yüzyıllar arasında Eskişehir-Afyon arasındaki ovaya tanrıçanın tapınaklarını temsil eden pek çok kaya anıtı yapılmıştı. Bu anıtlardan günümüze kadar gelenleri vardır.
Şehrimizdeki yabancıların çoğu Frig ülkesini bilmezler. Hatta Eskişehirlilerin bile bu konuda bilgisiz olduğuna inanıyorum. Annemin doğduğu köy Midas kentiyle komşuydu. Ben doğduğum toprakların tarihi açıdan bu kadar önemli olduğunu yıllar sonra öğrendim. İlköğretim yıllarında ve lisedeyken tarih öğretmenlerimiz bizleri bir kez bile bu kalıntılarda gezdirmediler. Tarih dersinde firig uygarlığını ezberleyerek öğrendik. Eski tarih kitaplarında Yazılıkaya köyündeki anıtın resmi vardı. Yunusemre öğretmen okulundaki tarih öğretmenimiz   bizi bu yöreye bir kerecik olsun götürseydi kıyamet mi kopardı sanki.
Müfettişlik görevi üzerimden alındıktan sonra sürüldüğüm  Bilecik’te  bir yıl öğretmenlik yaptım. Öğrencileri sık sık dışarı çıkarır ve bazı dersleri dışarıda işlerdim. Bu konuda okul müdürüyle epey tartıştık. “ Arkadaş resim ve Beden eğitimi dersi dışında öğrencileri dışarı çıkaramazsın” diyordu. Neden ? diye sorduğumda yanıt yok. Varda beni ikna edici yanıt yok. Adam tam balta. Hasbelkader müdür olmuş ya yanlışta olsa onun dediği olacakmış. Onun dediği yapılmazsa otoritesi sarsılırmış. İnsanlar bir kere sürgün oldular mı nedense kimseyi takmıyorlar… Öğrenciler ne zaman dışarı çıkmak istedilerse hep çıkardım. Bizi gören öbür şubelerde  bazen doğada ders yapmaya başladılar ve müdürün otoritesi falanda sarsılmadı.
Ders illaki sınıfta işlenmez.  Çanakkale savaşlarını öğrencilere Çanakkale’de  anlatma şansını yakalasak,  Frig uygarlığını anlatırken  tanrılar vadisini baştan başa gezebilsek, Coğrafya dersinde ova ile platoyu hep karıştırırız bu konuyu  yerinde görerek öğrensek, matematik dersinde metreyi kilometreyi ölçerek denesek, alan ve arazi ölçülerini ölçülerini  tarlada uygulayarak  öğrensek, Türkçe dersinden dramayı  bahçede yapsak, v.b. ne olur? Öğrenme daha neşeli, daha  kalıcı ve kolay olmaz mı?
Olmazmış.
Açısı dar, vizyonu hiç olmayan, senin benim adamım anlayışıyla bir yerlere yönetici olmuş  örümcek beyinli zihniyetler olmaz da olmaz diyorlar.  Bu kafalar ne zaman değişecek çok merak ediyorum.

Hiç yorum yok: