İBRAHİM BİLEK
M.Ö. 8.
yüzyılın ortalarında merkezi bir devlet kuran Friglerin kurucusunun Gordios
olduğu sanılmaktadır. Asurluların Muşkili Mita dedikleri Gordios’un oğlu
Midas Frigya’nın en ünlü kralıdır ve O’nun zamanında Friglerin en güçlü oldukları bölge Eskişehir
ve Afyon civarıydı. Küçük Frigya denilen bu bölgede bulunan Midas (Yazılıkaya)
kentinin dini açıdan önemi büyüktü.
Friglerin çok tanrılı bir dinleri vardı. Frigya vadisi denilen vadide 1000(
bin) tanrının doğduğuna inanılır. Frigya vadisine tanrılar vadisi de denilir.
Güneş Tanrısı Sabazios ile Ay Tanrısı Men bunlardan en tanınmışlarıydı. Ancak
Frigler denince akla ilk gelen tanrıça Kybele’dir. Kybele için en büyük tapınma
yeri Pessinus’ta (Sivrihisar - Ballıhisar) idi. Burada tanrıçayı siyah meteorik
bir taş temsil ediyordu. Frigler bu tanrıçayı o kadar benimsediler ki, tüm
ülkelerini Agdistis Dindymene de dedikleri Kybele’nin mülkü saydılar. Kybele
kutsal alanları genellikle kayalıklar üzerine yapılmıştı. Çünkü tanrıçanın
buralarda yaşadığına inanılıyordu. M.Ö. 8.-6. yüzyıllar arasında
Eskişehir-Afyon arasındaki ovaya tanrıçanın tapınaklarını temsil eden pek çok
kaya anıtı yapılmıştı. Bu anıtlardan günümüze kadar gelenleri vardır.Şehrimizdeki yabancıların çoğu Frig ülkesini bilmezler. Hatta Eskişehirlilerin bile bu konuda bilgisiz olduğuna inanıyorum. Annemin doğduğu köy Midas kentiyle komşuydu. Ben doğduğum toprakların tarihi açıdan bu kadar önemli olduğunu yıllar sonra öğrendim. İlköğretim yıllarında ve lisedeyken tarih öğretmenlerimiz bizleri bir kez bile bu kalıntılarda gezdirmediler. Tarih dersinde firig uygarlığını ezberleyerek öğrendik. Eski tarih kitaplarında Yazılıkaya köyündeki anıtın resmi vardı. Yunusemre öğretmen okulundaki tarih öğretmenimiz bizi bu yöreye bir kerecik olsun götürseydi kıyamet mi kopardı sanki.
Müfettişlik görevi üzerimden alındıktan sonra sürüldüğüm Bilecik’te bir yıl öğretmenlik yaptım. Öğrencileri sık sık dışarı çıkarır ve bazı dersleri dışarıda işlerdim. Bu konuda okul müdürüyle epey tartıştık. “ Arkadaş resim ve Beden eğitimi dersi dışında öğrencileri dışarı çıkaramazsın” diyordu. Neden ? diye sorduğumda yanıt yok. Varda beni ikna edici yanıt yok. Adam tam balta. Hasbelkader müdür olmuş ya yanlışta olsa onun dediği olacakmış. Onun dediği yapılmazsa otoritesi sarsılırmış. İnsanlar bir kere sürgün oldular mı nedense kimseyi takmıyorlar… Öğrenciler ne zaman dışarı çıkmak istedilerse hep çıkardım. Bizi gören öbür şubelerde bazen doğada ders yapmaya başladılar ve müdürün otoritesi falanda sarsılmadı.
Ders illaki sınıfta işlenmez. Çanakkale savaşlarını öğrencilere Çanakkale’de anlatma şansını yakalasak, Frig uygarlığını anlatırken tanrılar vadisini baştan başa gezebilsek, Coğrafya dersinde ova ile platoyu hep karıştırırız bu konuyu yerinde görerek öğrensek, matematik dersinde metreyi kilometreyi ölçerek denesek, alan ve arazi ölçülerini ölçülerini tarlada uygulayarak öğrensek, Türkçe dersinden dramayı bahçede yapsak, v.b. ne olur? Öğrenme daha neşeli, daha kalıcı ve kolay olmaz mı?
Olmazmış.
Açısı dar, vizyonu hiç olmayan, senin benim adamım anlayışıyla bir yerlere yönetici olmuş örümcek beyinli zihniyetler olmaz da olmaz diyorlar. Bu kafalar ne zaman değişecek çok merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder